Askerliğe Hangi Ay Gidilmeli? Bir Hikâyeyle Cevap Arayışı
Selam dostlar,
Bu başlıkta bugün size bir soru değil, bir hikâye getirdim. Belki de çoğumuzun hayatında bir dönüm noktası olan askerlik meselesine biraz daha duygusal, biraz daha insani bir yerden bakalım istedim. “Askerliğe hangi ay gidilmeli?” diye düşünürken sadece hava durumunu, izin tarihini ya da terhis süresini değil; insanın iç dünyasını da hesaba katmak gerekir bence. Çünkü bazen doğru ay, doğru mevsimden çok doğru ruh hâlidir.
---
Soğuk Bir Ocak Sabahı: Mehmet’in Kararı
Mehmet, 27 yaşında, planlı programlı bir mühendis. Hayatta her şeyi mantıkla çözen, adımlarını hesapla atan biri. Askerlik tecili bitince “hangi ay gitsem daha mantıklı olur?” diye bir tablo hazırlamıştı.
Ocak: Soğuk ama erken biter.
Mayıs: Hava güzel ama kalabalık dönem.
Kasım: Yağmur, çamur ama terhis yazın.
Defterine artılar, eksiler yazdı. Hatta bir Excel tablosu bile hazırladı. Onun için askerlik bir görevdi, duygusal değil, stratejik bir meseleydi. “Ne kadar çabuk başlar, o kadar çabuk biter” diye düşündü ve Ocak celbini seçti.
Fakat soğuk kış sabahında birliğin kapısından girerken, “Mantık her zaman ısıtmaz insanı” diye düşündü içinden. O ilk adımda, nefesinin buharı havaya karışırken, içinden bir ses “belki biraz beklemeliydin” dedi.
---
Yaz Güneşinin Altında: Elif’in Bekleyişi
Elif, Mehmet’in nişanlısıydı. Aslında o da mantıklı biriydi ama kalbiyle konuşmayı severdi. Mehmet’in Ocak ayında gitmesine itiraz etmedi ama içi buruktu. “Kışın gidecek, üşüyecek, mektup bile geç gelecek” diye düşündü.
Elif için askerlik, sadece Mehmet’in görevi değil, birlikte geçirdikleri zamanın kesintiye uğramasıydı. Onun için bu soru — “hangi ay gidilmeli?” — sadece hava durumuyla ilgili değildi. Kalp durumuyla ilgiliydi.
Yaz akşamlarında balkona çıkıp gökyüzüne baktığında, “Keşke Mayıs’ta gitseydi, sıcak olurdu, hem izinlerde yanımıza gelirdi” diye geçirdi içinden. Her mevsimin bir duygusu vardı; Mehmet kışı seçmişti ama Elif, yazı özlemişti.
---
Birliğin İçinde: Erkeklerin Mantığı
Mehmet, birliğe alıştıktan sonra fark etti ki herkesin “doğru ay” anlayışı farklı.
Yan koğuşta Ahmet vardı; o “Mayıs’ta gitmek en güzeli” diyordu. “Ne kar, ne sıcak, ideal hava. İnsan da bunalmaz.”
Bir diğeri, Cem, “Kasım’da gitmek en rahatı abi, kışın başlıyorsun, baharda bitiriyorsun” diyordu.
Hepsinin ortak yanı, askerliği bir problem gibi görüp çözüm üretmeleriydi. Hangi ayda daha az nöbet olur, hangi dönemde komutanlar daha az streslidir, hangi celpte daha çok memleketlisi çıkar…
Hepsi, duygularını gizleyip stratejiyle ay seçmişti.
Ama geceleri, herkesin içinde aynı şey vardı: özlem.
Soğuk beton duvarların arasında, en mantıklı adam bile duygusallaşırdı.
---
Evdeki Bekleyiş: Kadınların Kalbi
Elif, her mektubu geldiğinde önce kokladı. Kağıttan yayılan deterjan kokusu bile ona Mehmet’in varlığını hatırlatıyordu.
Forumlarda “askerliğe hangi ay gidilmeli?” diye yazan kadınların çoğunun yorumlarını okudu.
Kimisi “kışın gitsin, yazı birlikte geçirelim” diyordu.
Kimisi “yazın gitsin, soğukta üşümesin.”
Ama her yorumun altındaki ortak duygu şuydu: özlem bir mevsim seçmez.
Kadınlar için askerlik süresi, sadece takvimde geçen günler değil, kalplerinde bir boşluktu.
Elif, her sabah takvimde bir gün daha çizerken, “Zaman geçiyor ama kalp hep aynı yerde” diye düşündü.
O an fark etti ki, erkekler askerliği görev olarak yaşarken, kadınlar bekleyiş olarak yaşıyorlardı.
---
Bir Terhis Günü: Farklı Dünyalar, Aynı Duygu
Mehmet terhis olduğunda takvimler Ağustos’u gösteriyordu. Hava sıcaktı, güneş yakıcıydı ama o serin bir iç huzurla yürüyordu. Kapıdan çıkarken, ilk düşündüğü şey “En doğru ayı seçmişim” değil, “Zaman geçiyor ama insan değişiyor” oldu.
Elif onu karşılamaya geldiğinde, göz göze geldiler.
O an bütün mevsimler bir anda kayboldu; ne kışın soğuğu kaldı, ne yazın sıcağı.
Sadece birbirlerine kavuşmanın sıcaklığı vardı.
Mehmet eve döndüğünde eski defterini açtı.
O tabloya baktı: artılar, eksiler, tarihler…
Sonra altına sadece bir cümle yazdı:
“Gidilecek en doğru ay, kalbin hazır olduğu aydır.”
---
Forumdaşlara Sorular
1. Sizce askerlik için en doğru ay gerçekten var mı, yoksa insanın ruh hâline göre mi değişir?
2. Mehmet gibi planlı mı olurdunuz, yoksa Elif gibi duygularınızın sesini mi dinlerdiniz?
3. Askerde ya da beklerken yaşadığınız bir mevsim anısı var mı, sizi en çok etkileyen?
4. Sizce bir “bekleyiş” mi daha zor, yoksa “gidiş” mi?
---
Son Söz: Aylar Değil, İnsanlar Hatırlanır
Askerliğe hangi ay gidilmeli sorusunun belki de tek bir cevabı yok.
Kimi için Ocak, kimi için Mayıs, kimi için Kasım doğrudur.
Ama sonunda, ne zaman gidersen git, seni bekleyen bir kalp varsa, o ay hep özel kalır.
Mehmet mantığıyla seçti, Elif kalbiyle bekledi.
Ve sonunda öğrendiler ki askerlik sadece bir görev değil; bir sınav, bir sabır, bir sevgi ölçüsüdür.
Belki de askerlik hangi ay yapılırsa yapılsın, insan kendi içinde mevsim yaşar.
Kiminin içi hep kış, kimininki hep yaz olur.
Peki ya siz, dostlar?
Sizce askerlik hangi ay yapılmalı… yoksa hangi kalple gidilmeli?
Selam dostlar,
Bu başlıkta bugün size bir soru değil, bir hikâye getirdim. Belki de çoğumuzun hayatında bir dönüm noktası olan askerlik meselesine biraz daha duygusal, biraz daha insani bir yerden bakalım istedim. “Askerliğe hangi ay gidilmeli?” diye düşünürken sadece hava durumunu, izin tarihini ya da terhis süresini değil; insanın iç dünyasını da hesaba katmak gerekir bence. Çünkü bazen doğru ay, doğru mevsimden çok doğru ruh hâlidir.
---
Soğuk Bir Ocak Sabahı: Mehmet’in Kararı
Mehmet, 27 yaşında, planlı programlı bir mühendis. Hayatta her şeyi mantıkla çözen, adımlarını hesapla atan biri. Askerlik tecili bitince “hangi ay gitsem daha mantıklı olur?” diye bir tablo hazırlamıştı.
Ocak: Soğuk ama erken biter.
Mayıs: Hava güzel ama kalabalık dönem.
Kasım: Yağmur, çamur ama terhis yazın.
Defterine artılar, eksiler yazdı. Hatta bir Excel tablosu bile hazırladı. Onun için askerlik bir görevdi, duygusal değil, stratejik bir meseleydi. “Ne kadar çabuk başlar, o kadar çabuk biter” diye düşündü ve Ocak celbini seçti.
Fakat soğuk kış sabahında birliğin kapısından girerken, “Mantık her zaman ısıtmaz insanı” diye düşündü içinden. O ilk adımda, nefesinin buharı havaya karışırken, içinden bir ses “belki biraz beklemeliydin” dedi.
---
Yaz Güneşinin Altında: Elif’in Bekleyişi
Elif, Mehmet’in nişanlısıydı. Aslında o da mantıklı biriydi ama kalbiyle konuşmayı severdi. Mehmet’in Ocak ayında gitmesine itiraz etmedi ama içi buruktu. “Kışın gidecek, üşüyecek, mektup bile geç gelecek” diye düşündü.
Elif için askerlik, sadece Mehmet’in görevi değil, birlikte geçirdikleri zamanın kesintiye uğramasıydı. Onun için bu soru — “hangi ay gidilmeli?” — sadece hava durumuyla ilgili değildi. Kalp durumuyla ilgiliydi.
Yaz akşamlarında balkona çıkıp gökyüzüne baktığında, “Keşke Mayıs’ta gitseydi, sıcak olurdu, hem izinlerde yanımıza gelirdi” diye geçirdi içinden. Her mevsimin bir duygusu vardı; Mehmet kışı seçmişti ama Elif, yazı özlemişti.
---
Birliğin İçinde: Erkeklerin Mantığı
Mehmet, birliğe alıştıktan sonra fark etti ki herkesin “doğru ay” anlayışı farklı.
Yan koğuşta Ahmet vardı; o “Mayıs’ta gitmek en güzeli” diyordu. “Ne kar, ne sıcak, ideal hava. İnsan da bunalmaz.”
Bir diğeri, Cem, “Kasım’da gitmek en rahatı abi, kışın başlıyorsun, baharda bitiriyorsun” diyordu.
Hepsinin ortak yanı, askerliği bir problem gibi görüp çözüm üretmeleriydi. Hangi ayda daha az nöbet olur, hangi dönemde komutanlar daha az streslidir, hangi celpte daha çok memleketlisi çıkar…
Hepsi, duygularını gizleyip stratejiyle ay seçmişti.
Ama geceleri, herkesin içinde aynı şey vardı: özlem.
Soğuk beton duvarların arasında, en mantıklı adam bile duygusallaşırdı.
---
Evdeki Bekleyiş: Kadınların Kalbi
Elif, her mektubu geldiğinde önce kokladı. Kağıttan yayılan deterjan kokusu bile ona Mehmet’in varlığını hatırlatıyordu.
Forumlarda “askerliğe hangi ay gidilmeli?” diye yazan kadınların çoğunun yorumlarını okudu.
Kimisi “kışın gitsin, yazı birlikte geçirelim” diyordu.
Kimisi “yazın gitsin, soğukta üşümesin.”
Ama her yorumun altındaki ortak duygu şuydu: özlem bir mevsim seçmez.
Kadınlar için askerlik süresi, sadece takvimde geçen günler değil, kalplerinde bir boşluktu.
Elif, her sabah takvimde bir gün daha çizerken, “Zaman geçiyor ama kalp hep aynı yerde” diye düşündü.
O an fark etti ki, erkekler askerliği görev olarak yaşarken, kadınlar bekleyiş olarak yaşıyorlardı.
---
Bir Terhis Günü: Farklı Dünyalar, Aynı Duygu
Mehmet terhis olduğunda takvimler Ağustos’u gösteriyordu. Hava sıcaktı, güneş yakıcıydı ama o serin bir iç huzurla yürüyordu. Kapıdan çıkarken, ilk düşündüğü şey “En doğru ayı seçmişim” değil, “Zaman geçiyor ama insan değişiyor” oldu.
Elif onu karşılamaya geldiğinde, göz göze geldiler.
O an bütün mevsimler bir anda kayboldu; ne kışın soğuğu kaldı, ne yazın sıcağı.
Sadece birbirlerine kavuşmanın sıcaklığı vardı.
Mehmet eve döndüğünde eski defterini açtı.
O tabloya baktı: artılar, eksiler, tarihler…
Sonra altına sadece bir cümle yazdı:
“Gidilecek en doğru ay, kalbin hazır olduğu aydır.”
---
Forumdaşlara Sorular
1. Sizce askerlik için en doğru ay gerçekten var mı, yoksa insanın ruh hâline göre mi değişir?
2. Mehmet gibi planlı mı olurdunuz, yoksa Elif gibi duygularınızın sesini mi dinlerdiniz?
3. Askerde ya da beklerken yaşadığınız bir mevsim anısı var mı, sizi en çok etkileyen?
4. Sizce bir “bekleyiş” mi daha zor, yoksa “gidiş” mi?
---
Son Söz: Aylar Değil, İnsanlar Hatırlanır
Askerliğe hangi ay gidilmeli sorusunun belki de tek bir cevabı yok.
Kimi için Ocak, kimi için Mayıs, kimi için Kasım doğrudur.
Ama sonunda, ne zaman gidersen git, seni bekleyen bir kalp varsa, o ay hep özel kalır.
Mehmet mantığıyla seçti, Elif kalbiyle bekledi.
Ve sonunda öğrendiler ki askerlik sadece bir görev değil; bir sınav, bir sabır, bir sevgi ölçüsüdür.
Belki de askerlik hangi ay yapılırsa yapılsın, insan kendi içinde mevsim yaşar.
Kiminin içi hep kış, kimininki hep yaz olur.
Peki ya siz, dostlar?
Sizce askerlik hangi ay yapılmalı… yoksa hangi kalple gidilmeli?